Bu ilk değil. Ne zaman ki damıtık içki fiyatında aslan payını vergi kaptı, işte o zamandan beri sahte içki krizi patlayıp duruyor.
Biz olaya sadece birileri ölünce ilgi gösteriyoruz. Bunun anlamı bizim devamlı sahte içki içtiğimiz ama sadece ve sadece sahtecilik gözden kaçamayacak kadar bariz olduğunda farkına varmamız, hakkında konuşmamız.
İçki hassas bir iştir. Etil alkol yerine cahilin teki metil alkol kullanırsa veya sahte içki üreten kullandığı sanayi tipi alkolün içinde metil alkol varlığının farkına varmazsa içen ölür. Kısacası etil içilir, metil öldürür.
* * *
İlk olarak aşamaları anlatalım. Mesela normal viski yani bilindik markalar. Viskinin içindeki alkol, arpanın çimlendirilip, mayalanıp daha sonra damıtılması ile elde edilir. Bu alkol etil alkoldür. Daha sonra bu alkol meşe fıçılarda dinlendirilir, su ile seyreltilir ve satılır. Bu işin orijinali. Ucuzu da olur, pahalısı da. Kimseyi de öldürmez. Vergisi de ödenmişse legaldir.
İkinci sistem ise ucuz viski yani tanımadığımız markalar. Herhangi bir hububat alınır, sanayi tipi imbiklerde damıtılır. Bu gene alkol etil alkoldür. Elde edilen alkol fıçıda dinlendirilir, su ile seyreltilir, karamel ile boyanır. Ucuz olur, kimseyi de öldürmez. Viski midir? Bence kalitesiz viskidir. Vergisi ödenmişse o da legaldir.
Bir üçüncüsü var ki işte o tehlikeli. Viski görünümlü, içinde alkol içeren bazen bilinmedik markalar, bazen de bilindik markaların şişelerine doldurulmuş olarak karşımıza çıkabilirler. Sanayi tipi etil alkol alınır, karamel ve aromalarla lezzetlendirilir ve sahte viski üretilir.
* * *
Tehlikenin kaynağı sanayi tipi etil alkol kullanımıdır. Bu alkolün nasıl, neden damıtıldığı bilinmediğinden her an her şey olabilir. Kesinlikle viski değildir, hatta gıda ürünü bile sayılmaz. Zaten o alkol de gıda sanayi için değil de solvent, antifriz, vs gibi bir üründe kullanılmak üzere üretilmiştir. İçinde zararsız olan ve damıtık içkilerin içinde bulunan etil alkolle beraber metil alkol de bulunabilir. Oysa metil alkol öldürür. Öldürmezse de kör eder. Bu viski legal bile olamaz. Naylon fatura ile satılır.
Peki biz ne içtiğimizi nasıl bileceğiz, ne yapmalıyız? Bilindik bir markayı çok ucuza görürseniz tenezzül etmeyin. İkinci önlem ürünü aldığınız noktaya dikkat. Tanıdığınız, bildiğiniz yerlerden alkollü içecek alın. Üçüncü önlem ürünün arka etiketine dikkat edin. Viski aromalı votka, tekila aromalı votka gibi ürünlerden, garip markalardan kaçının. Dördüncü önlem, her şey dahil tatil köylerinde tercihinizi bira veya şaraptan yana kullanın. Bunlar tüketicinin alabileceği önlemler.
* * *
Peki ya devlet? Bu ürünlerden bu kadar vergi alıp piyasayı düzenlemesi, kontrol etmesi gereken devlet ne yapmalı?
90 milyon litre civarında olan rakı üretimimizin ÖTV zamları sonunda 45 milyon litreler civarına düştüğünü biliyoruz. En azından kayıtlar bunu söylüyor. Yani son 10 yılda eğer üretilen kadar tüketilir varsayımı ile hareket edersek, rakı tüketimi yüzde 50 azaldı. Benim aklım bunu almıyor. Bence gerçek şu: Legal rakı üretimi yıllık 45 milyon litre, kaçak rakı üretimi de 45 milyon litre. Bu da her iki şişeden birinin ya kaçak ya da sahte olduğu anlamına gelir.
Neden mi? Bugün devasa yatırımlar yapıp rakı fabrikaları işleten veya kuran özel sektör bir şişe rakıdan taş çatlasın 2 veya 3 lira kazanacaktır. Ürünü dağıtan firma, satan perakendeci de yaklaşık o kadar kazanır.
Devlet tek başına rakı fiyatına 10-15 lira katkıda bulununca sahteci ve kaçakçı bu yüksek marjı cebe indirmek için hemen harekete geçiyor ve piyasayı sahte ürüne boğuyorlar. Marj o kadar yüksek ki, herkesin ağzını sulandırıyor.
‘Devlet ne yapmalı’nın cevabı bu aşamada ortaya çıkıyor. Devlet vergi haddini dünya örneklerinde olduğu gibi bu sahteci ve sahtekârların ağzını sulandırmayacak seviyeye çekmeli. Aynı zamanda bu işten gelirini kaybetmemek için iki şişede birinden değil de her şişeden vergi almalı. Böylece bizim sağlığımızı da korumalı.
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ogul-turkkan/sahte-ickiyi-kim-iciyor-1052414/